TARİHE YÖN VEREN YÜZYILLIK TAPINAK; GÖBEKLİTEPE

Dünyanın bilinen en eski tarihi yapısı olan Göbeklitepe, Şanlıurfa’ya bağlı Örencik Köyü yakınlarında yer almaktadır. Güneydoğu Anadolu tarihi tapınaklar ya da tarihi alanlar dendiğinde akla ilk gelen yer olan Göbeklitepe, Neolitik bir arkeolojik alandır. 1963 yılında keşfedilen yapı, günümüzde her yıl gerek yerli gerek yabancı pek çok turist tarafından ziyaret edilmektedir. Tarihe yön veren geçmişi ile bazı kaynaklarda “dünyanın sıfır noktası” olarak değerlendirilen Göbeklitepe, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun koruması altındadır. Aynı zamanda da Unesco Dünya Mirasları Listesinde de yer almaktadır.

Göbeklitepe’nin Tarihi

Dünyanın en eski tarihi yapısı olarak bilinen Göbeklitepe, MÖ 9600–9500 yıllarına aittir. Göbeklitepe’nin keşif tarihi 1963 yılına ait olsa da ilk kazılar 1995 yılında başlamıştır. Göbeklitepe bilinenin aksine bir yerleşim alanı değildir. Bu tarihi anıt tam anlamıyla dinsel bir merkez olarak kurulmuştur. Doğal görünmeyen bir kaç tepe, insan eliyle yapıldığı kesin olan binlerce kırık çakmak taşı döküntüyle kaplı bir görüntü sergilemekteydi. Yapılan yüzey araştırmaları sırasında höyüğün yüzeyinden toplanan buluntulara dayanılarak buranın Biris Mezarlığı ve Söğüt Tarlası gibi bölgenin önemli yerleşimlerinden biri olabileceği sonucuna varılmış ancak o sıra bölgede başka bir çalışma yapılmamıştır. Bölgeden ilk kez, 1980 yılında yayımlanan Peter Benedict’in “Survey Work in Southeastern Anatolia” adlı makalesinde söz edilmiştir. Ancak yine de üzerinde durulmamıştır ve pek ciddiye alınmamıştır. Daha sonra 1994 yılında Heidelberg Üniversitesi’nden Klaus Schmidt tarafından bölgede bir araştırma daha yapılmıştır. Sitenin anıtsal karakteristiği ve buna bağlı olarak arkeolojik değeri ancak o zaman dikkat çekmiştir.

Kazı çalışmaları ise 1995 yılında Şanlıurfa Müzesi başkanlığında ve İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Harald Hauptmann bilimsel danışmanlığında yapılan yüzey araştırmasından sonra başlatılmıştır. 2007 yılından itibaren ise kazı çalışmaları Bakanlar Kurulu kararlı kazı statüsüyle ve yine Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Klaus Schmidt’in başkanlığında devam ettirilmiştir. Projeye Alman Heidelberg Üniversitesi Tarihöncesi Enstitüsü de katılmıştır. Yıllarca sürdürülen ayrıntılı kazı çalışmaları, Neolitik Devrimi ve hazırlayan zemini yeniden yazmayı sağlayacak güvenilir bilimsel sonuçlar sağlamıştır. Ve ortaya tarihi ile büyüleyen bir anıt çıkmıştır.

Göbeklitepe’nin Yapısı

Dünyaca ünlü Göbeklitepe, dünyanın bilinen en eski megalitleri olan taş sütunlarla, bir dizi büyük dairesel yapıdan oluşmaktadır. Çanak çömleğin olmadığı Neolitik Çağ’a ait olduğu düşünülen bu yapıda T biçimindeki 10 -12 dikilitaş yuvarlak planda dizilmiş, araları ise taş duvarlarla örülmüştür. Yapının merkezinde daha yüksek boyda olan iki dikilitaş, karşılıklı olarak yerleştirilmiştir. Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, eller ve kollar, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartılarak veya oyularak betimlenmiştir. Bölgede yapılan kazılarda çıkartılan bazı heykel ve taşlar, günümüzde Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Ve tarih meraklıları müzeyi ziyaret edebilmektedir. Söz konusu motifler, yer yer bir süsleme olmayacak kadar yoğun olarak kullanılmıştır. Bu kompozisyonun bir öykü, bir anlatım veya bir mesaj ifade ettiği düşünülmektedir. Hayvan motiflerinde boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, yaban ördeği ve akbaba en sık görülen motiflerdir. Bir yerleşim yeri değil kült merkezi olarak tanımlanmaktadır. Buradaki kült yapıların tarım ve hayvancılığa yakın olan son avcı grupları tarafından inşa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda bölgenin en erken kullanımının Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ’a, yani günümüzden en az 11.600 yıl öncesine dayandığı düşünülmektedir.

Söz konusu dikilitaşlar, stilize insan heykelleri olarak yorumlanmaktadır. Özellikle D yapılı merkez dikilitaşlarının gövdesinde bulunan insan el ve kol motifleri, bu konudaki her türlü şüpheyi yok etmektedir. Bundan ötürü “dikilitaş” kavramı, işlev belirtmeyen yardımcı bir kavram olarak kullanılmaktadır. Bu dikilitaşlar, insan vücudunu üç boyutlu olarak betimleyen stilize tarzda yontulardır. Bununla birlikte, Göbeklitepe’deki en eski faaliyetlerin tarihlendirme olanağı şimdilik yoktur. Ancak bu anıtsal yapılara bakıldığında Paleolitik Çağ’a kadar uzanan, birkaç binyıl daha eskiye, epipaleolitike kadar giden bir geçmişi olduğu düşünülmektedir. Göbeklitepe’nin bir kült merkezi olarak kullanımının MÖ 8000 tarihine kadar devam ettiği ve bu tarihten sonra terk edildiği, başka veya benzer amaçlarla kullanılmadığı anlaşılmaktadır.

Göbeklitepe’deki Tabakalandırma Nasıldır?

Göbeklitepe’de 4 adet tabakalandırma mevcuttur.

1 – Yüzey dolgusu,

2 – Dikilitaşlı Köşeli Yapılar

3 – Yuvarlak – Oval Yapılar

4 – Dikilitaşlı Dairesel Yapılar

Kazı çalışmalarına başkanlık eden Klaus Schmidt, ana hatlarıyla, yüzey tabakası dışında II. ve III. Tabakadan bahsetmektedir. Schmidt’e göre III. Tabaka, T şeklinde 10-12 dikilitaş ve onları içine alan yuvarlak duvarlar ile bunun merkezinde daha yüksek ve karşılıklı yerleştirilmiş iki dikilitaştan oluşan yapılarla temsil edilen tabakadır ve daha eskidir. II. Tabaka ise bir veya iki daha küçük dikilitaşın yer aldığı dörtgen planlı daha küçük ölçekli yapılarla temsil edilir. III: Tabaka’yı Çanak Çömleksiz Neolitik A olarak, II. Tabaka’yı ise Çanak Çömleksiz Neolitik B’nin erken ve orta evresine yerleştirmektedir. Schmidt, III. Tabaka’nın MÖ 10. binyıla, daha yeni tabakanın ise MÖ 9. binyıla tarihlenmesi gerektiğini belirtmektedir. Ancak III. Tabaka’daki henüz ortaya çıkarılmış yapılardan alınan malzemenin radyokarbon tarihlendirmesi, bu yapıların birbirleriyle tam olarak çağdaş olmadığını göstermektedir. En erken tarih D Yapısı’ndan gelmektedir. Bu verilere göre D Yapısı MÖ 10. binyıl ortalarında inşa edilmiş ve aynı binyılın sonlarında terk edilmiştir. C Yapısı’nın dış duvarı, D Yapısı’ndan daha sonraki bir tarihte, A Yapısı ise her ikisinden de sonra yapılmış gibi görünmektedir.

Göbeklitepe’deki Mimari Buluntular

Göbeklitepe’de yapılan kazılarda konut olabilecek herhangi bir mimari kalıntıya ulaşılamamıştır. Bunun yerine çok sayıda anıtsal kült yapı ortaya çıkarılmıştır. Yapılarda kullanılan dikilitaşların çevredeki kayalık platolardan tek parça olarak kesilip işlenerek Göbeklitepe’ye getirildiği ileri sürülmektedir. Bazılarının boyu 7 metreyi bulmaktadır. Jeofizik araştırmaları, bugüne kadar gün yüzüne çıkarılanlar da dahil olmak üzere Göbeklitepe’deki yapılarda toplam 300’e yakın dikilitaş kullanılmış olduğunu göstermektedir. Bölgede kesilmiş ama işlenmemiş dikilitaşlar bulunmakta olup çevredeki kayalık platolarda, ne amaçla yapıldığı anlaşılamayan bir takım oyuklar ve kazıntılar vardır. Diğer taraftan çoğunluğu platonun batı kesiminde toplanmış olan yuvarlak ve oval çukurların yağmur sularını toplamak için yapılan bir tür sarnıç olduğu düşünülmektedir. Bu çukurlardan yuvarlak olanlar 1,20-3,00 metre arasında derinlik gösterirken oval planlı olanların derinliği 0,50 metredir. Dikilitaşların arası çoğunlukla yontularak işlenmiş taşlarla duvar olarak örülmüştür. Duvarın iç yanında boydan boya bir taş seti yer alır. Duvarın yapımında yer yer kırılmış dikilitaşların parçaları veya civardan toplanan ve yine işlenen taşlar kullanılmıştır. Taşların arasında 2 cm kalınlıkta balçık harç kullanılmıştır. Dikilitaşların stilize insan heykelleri olduğundan hareketle, bu duvarların insanları bir araya getirdiği söylenebilir. Ancak bu harç ciddi sorunlara sebep olmuştur. Her şeyden önce yağmur suları ve rüzgârın sebep olduğu aşındırma zarar vermiştir. Diğer taraftan çeşitli böcekler için oyuk açılması kolay bir alan oluşturmuştur.

Göbeklitepe Neden Önemlidir?

Türkiye’nin en önemli tarihi ve kültürel yerlerinden olan Göbeklitepe’yi özel kılan pek çok etken mevcuttur. Kazı çalışmalarının hala devam ettiği Göbeklitepe’nin dünyanın en eski tapınağı olması önemini gözler önüne seren önemli maddelerden biridir. Bunun yanı sıra tarihsel anıta ait bazı özellikler de önemini gözler önüne sermektedir.

Yaş: Göbeklitepe, Mısır piramitlerinden ve İngiltere’deki Stonehenge’den yaklaşık 7500 yıl daha eski. Bu, insanların tarımı ve hayvancılığı keşfetmeden çok önce karmaşık toplumsal yapıları ve inanç sistemlerine sahip olduğunu gösteriyor.

Mimarisi: Bölgede yaklaşık 20 adet tapınak tespit edilmiş, şu ana kadar 6 adet tapınak gün ışığına çıkarılmıştır. Bu tapınakların ortasında 2 adet “T” biçimli, 5 metre yüksekliğinde, kireçtaşından bağımsız sütun yer almaktadır. Bu sütunlar üzerinde çeşitli hayvan figürleri ve geometrik desenler bulunmaktadır.

Anlamı: Göbeklitepe, insanların avcı-toplayıcı yaşam tarzından yerleşik hayata geçiş sürecinde önemli bir dönüm noktası olduğunu gösteriyor. Bu yapı, insanların doğa güçlerine tapındığı, ritüeller gerçekleştirdiği ve toplumsal bağlarını güçlendirdiği bir merkezdi.

Göbeklitepe’yi ziyaret etmek ülkemizde yapılabilecek en kapsamlı tarihi ve kültürel aktiviteler arasında gösterilebilir. Tüm özellikleri ile büyüleyici bir şekilde kendini gösteren bu kültürel miras, ülkeye değer en önemli yapılar arasında ön sıralarda yer almaktadır. Tarihe tanıklık eden Göbeklitepe, Urfa gezinizde mutlaka ziyaret etmeniz gereken yerlerin başında olmalıdır.

Default image
Otomatik Portakal

Leave a Reply